İHD Eşbaşkanı Türkdoğan: Depremde merkeziyetçi yönetim çöktü
Fırat Bulut-Emotion Scary
MALATYA –İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Öztürk Türkoğlu, incelemelerde bulunmak üzere deprem bölgelerine geldi.
Depremden etkilenen 8 ilde şubelerinin bulunduğunu belirten Türkoğlu, depremin olduğu ilk günden itibaren şubeleri ile sürekli iletişim halinde olduklarını ve depremden etkilenen tüm illeri ziyaret ettiklerini söyledi.
Deprem bölgesindeki temaslarının ardından değerlendirmelerde bulunan Türkoğlu, “Türkiye’de merkezi yönetim bu depremde iflas etti” ifadelerini kullandı.
‘DEVLET VE YEREL YÖNETİMLER YOK’
Türkoğlu, depremden etkilenen illerde hemen aynı şikayetleri duyduklarını belirterek, afet anında deprem organizasyonunun yetersiz olduğunu söyledi. Türkoğlu, “İlk iki gün herkes devleti aradı. Bu kadar geniş bir bölgeyi etkileyen bir afette, devletin oluşturduğu merkez teşkilatlarının yetersizliğine dair şikayetler var. Yani ‘devlet yoktu’ diyenler her harabenin yanında bir arama kurtarma görevlisi görmek istiyor. Bunu göremeyince doğal olarak ‘Devlet nerede’ diyorsunuz. Bu da gösteriyor ki devletin yapılanmasında çok ciddi bir sorun var” dedi.
‘FELAKET DÖNEMİNDE BİLE AYRIMCILIK YAPILIR’
Bir diğer yaygın şikayetin de yerel yönetimlerin sarsıntı konusunda yetersiz kalması olduğunu söyleyen Türkoğlu, şöyle devam etti: “Yerel yönetimleri de sahada gören olmadı. Nereden? Çünkü yerel yöneticilerin kendileri depremin mağduru. Yerel yöneticilerin de depreme müdahale etme imkanları yok. Bu, Türkiye’nin yerinden yönetim ilkesine göre yönetilmemesinin sonucudur. Büyük bir felaket anında devleti yanınızda göremiyorsanız bu, devlet yönetiminin halkın yararına olmadığını ve halkın katılmadığını gösterir. Bu çok değerli çünkü yönetime katılma hakkı çok temel bir insan hakkı. Türkiye’de merkezi devlet yönetimi bu depremde iflas etti. Bu deprem, yetkilerin değerli bir bölümünün yerel yönetimlere devredilmesi gerektiğini, devletin imkan ve fonlarının yerel yönetimler aracılığıyla düzenlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
Depremin ilk gününden itibaren gönüllülerin ve muhalif siyasi partilerin önünün kesildiğine işaret eden Türkoğlu, “Kolaylaştırılması gerekirken işler önlendi” diyen Türkoğlu, şöyle devam etti: “Bu, yaşanan bir dönemde bile ayrımcılığın yapıldığını gösteriyor afet.Tam tersi yapılmalıydı,işleri kolaylaştırma,yol açma ve dağıtıma yardımcı olma.Bunu yapmazsanız enkazın başındaki vatandaşınızı mağdur edersiniz,gerçekte böyle oldu.Çok görüyoruz. Ayrımcılığın farklı biçimleri; İktidara yakın sivil toplum kuruluşları rahat çalışırken, muhalefetteki sivil toplum kuruluşlarının işi zorlaştırılmaktadır.Önemli bir ayrımcılık konusudur.Özellikle yardım kuruluşuna kayyum atanması Pazarcık’taki Cem Evi ise felaket” dedi.
“SOSYAL BARIŞIN KURULMASI İÇİN BİR DİL KULLANILMALIDIR”
Türkoğlu, deprem sonrası yağmacı olduğu iddia edilen kişilere yönelik şiddet görüntülerini de değerlendirdi. Basına yansıyan çeşitli görüntüler var. Hatay Altınözü’ndeki azap bize göre çok ağır ve ispatlanmıştır. Ne yazık ki bir kişi hayatını kaybetti ve şu anda bir kişi daha hastanede. Kabahat suçlaması ne olursa olsun kimse böyle bir şey yapamaz çünkü ceza haramdır. Mültecilere yönelik çeşitli nefret söylemlerinin yeniden yaygınlaştırılması ve buna izin verilmesi kabul edilemez. Ümit Özdağ ve beğenilerinin telaffuzunun engellenememesi de ayrı bir sorun. Afet zamanlarında toplumsal barış ve dayanışmayı tesis edecek bir dil kullanmak gerekiyor. Bu da ileride farklı sosyolojik sorunlara yol açabilir” dedi.
‘OHAL NEDEN İLAN EDİLDİ VE NEDEN KULLANILACAK?’
Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH), Dünya Zulümle Mücadele Örgütü (OMCT) ve İnsan Hakları Derneği (İHD), depremlerin ardından 10 ilde olağanüstü hal ilan edilmesine ortak açıklama yaptı.
İnsan Hakları Derneği Eşbaşkanı Türkoğlu, afet bölgesi ilan etmenin yeterli olabileceğine dikkat çekerek, olağanüstü hal ilan edilmesi konusunda tereddütleri olduğunu söyledi. Türkoğlu, şunları kaydetti: “Olağanüstü hal ilan etmeye gerek yoktu. Türkiye’nin afet kanunları yeter, bir bölgeyi afet bölgesi ilan ettiğinizde aslında çok fazla yetkiniz oluyor. Kaldı ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutukluluk süresini uzatmaktan başka yetkisi de yok. Yağma ve hırsızlık hatalarından dolayı tutukluluk süresinin uzatılması doğru değildir. Çünkü bu çok yaygın bir suç türü değildir. İçişleri Bakanı da tek tek söyledi. Peki neden bunu bahane edip gözaltı süresini 7 güne çıkartıyorsunuz? Bunun dışında mevcut anayasa esasen cumhurbaşkanına her türlü yetkiyi veriyor. Bu OHAL neden ilan edildi ve ne amaçla kullanılacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Hükümetin olası beklentileri olup olmadığını bilmiyoruz. Ama bu konuda korkularımız var. Yıkımın çeşitli olası sosyolojik sonuçları olabilir. Hükümetin bundan rahatsız olup olmadığını bilmiyoruz. Deprem bölgelerinden ayrılanlar nasıl geri dönecek? Şehirlerin nüfus yapısı değişecek mi? Çünkü Türkiye’nin zafiyetleri ve çözemeyeceği sorunları var. Bütün bunlar akıllara ‘OHAL ilan etmem lazım, olursa kullanırım’ sorusunu getiriyor.
“Mahlaki erozyondan çıkmalıyız”
Türkoğlu, Türkiye’nin birinci derece deprem bölgesi olmasına rağmen depreme dayanıklı konutların yapılmaması ve kontrol edilmemesinin sistematik bir ihlal olduğunu belirtti.
Türkoğlu, “Vatandaşları doğal afetlere karşı korumasız bırakmak süregelen bir hak ihlalidir. Bu hak ihlali öyle sonuçlara yol açmaktadır ki; yaşama, beslenme, barınma, eğitim ve sağlık hakkı gibi çok temel haklar ihlal edilmektedir. Vatandaşların tüm bu olaylardan şu dersi alması gerektiğini düşünüyorum; Öncelikle Türkiye’nin yönetim tarzı değişmeli. İkincisi, hep devleti suçladık, sorumlu gösterdik. Peki ya kendimiz? Yani Türkiye’deki vatandaşlar da kendilerini sorgulamalı. Bu yüzden ahlaki erozyondan çıkmalıyız. Yaşadığımız şehirlerdeki evlerimizin depreme dayanıklı olup olmadığını öğrenmek ve gereğini yapmak gibi bir sorumluluğumuz var. Darbeye dayanıklı konutlarda yaşama hakkımız var ve bunu devletten istemek zorundayız” dedi.
Son olarak Türkoğlu, deprem anında tüm ülke muhaliflerinin yardıma koştuğunu belirterek, siyasi iktidarın kutuplaştırıcı telaffuzuna karşı çıkılması gerektiğini söyledi.